Bergama Akropol / Pergamon - Pergauma




Bergama Akropol günümüzde İzmir İli, Bergama İlçesi' ndedir. Zaman içerisinde kaleden muhteşem bir şehre doğru ilerleme göstermiş olan yerleşim, bugün modern kente giriş yaptığınız bulvarın ilerilerine, yukarıya doğru baktığınızda göreceğiniz, 335 metre rakımlı, ovaya hakim sarp tepenin zirvesinde bulunur.
Bugün Bandırma ve Erdek yörelerini, Balıkesir İli' nin tümünü; Bursa, Çanakkale, Manisa illerinin bir bölümünü kapsayan bölgeye antik çağlarda Mysia deniliyordu. Bergama da Mysia Bölgesi'nin önemli bir kentiydi. Bölgenin ismini bir Trak boyu olan Myslerden aldığı söylendiği gibi ismin Friglerden geldiği de düşünülür, ancak burada karşımıza kayıtların şaşmaz hakimi Hitit çıkar ve bölgenin Trak kavimleri veya Frig öncesinde Hitit zamanında da benzer bir isimle anıldığını, halkına Masa'lar, bölgeye ise Masa Ülkesi denildiği bildirir. İsmin anlamını Mysia Olimpos'u denilen Uludağ etrafında yetişen Mysos / Oksya ağacından ( gürgen) aldığı düşünülür. Masa'lar / Misya'lılar savaş zamanlarında Truva'nın da Hitit'in de müttefiki durumundadırlar. Buradan bakıldığında ve yörenin tarih öncesi buluntuları incelendiğinde Bergama'da ilk çağ iskanının Truva kültürüyle eş denebilecek kadar benzer olduğu görülmüştür.
Pergamon’dan tarihte ilk kez MÖ.399’da Ksenofon’un yazdığı Anabasis – Onbinlerin Dönüşü isimli eserde söz edilir. Bunun öncesinde bölgede insanların yaşamlarına ilişkin bulgular elbette mevcut ancak kim oldukları, kentin ne zaman ve kimler tarafından kurulduğu arkeolojik kanıtlar açısından bilinemiyor. Kentin bulunduğu Bakırçay Havzası' ndaki ve yerleşimin etki alanındaki höyüklere baktığımızda izler prehistorik dönemlere kadar sürebilirken akropol tepesinde ancak MÖ 9. yüzyıla kadar gidebiliyor. Bunun en önemli sebebi, düzlüğü neredeyse bulunmayan, oldukça sarp bir tepeye kurulmuş olan kalenin ve ardından gelen kentin ihtiyaçlara göre sürekli yenilenen, genişletilen ve eklenen teraslarla büyümüş olması. Bu topografik zorluk eşi olmayan güzellikte bir şehir oluşmasını sağlarken bir taraftan da şehrin erken tarihine ait izlerin kaybolmasına sebep olmuş.
Mezopotamya, Karadeniz ve Ege' den gelen yolların kesiştiği bir pazar yeri durumunda olan, denizden 30 km içerideyken herhangi bir engelle karşılaşmadan doğruca ulaşılabilen, bulunduğu havza sebebiyle tarımsal açıdan oldukça gelişmiş olan bölgede akropol tepesinin, etrafındaki yollara ve ovaya hakimiyetine, tahkim kuvvetinin yüksekliğine baktığımızda Anadolu Medeniyetleri Çağı' nda iskan edilmediğini düşünmek doğru olmayacaktır. Bununla beraber Anadolu'nun bütününde olduğu gibi Bergama'da da göçmen halka bölgede köken oluşturmak adına kentin kuruluşuna dair Helen Çağı mitik efsaneleri bulunsa da Pergamon isminin Kadim Anadolu Halklarından Luvi'lerin dilinde yüksek yerin halkı anlamındaki Perga-uma' dan geldiği kabul görmektedir. Luvicede ve benzer şekilde Hitiçede Barga/Parga, Berga/Perga kelimeleri hisar, burç, kale için kullanılmaktaydı; ismin sonundaki -umna, -uma eki ise Hititçede -nın insanı / -nın halkı / -nın adamı anlamında kullanılıyordu. Mesela Hititlerin en parlak döneminin krallarından Şuppi-lilu-uma'nın (MÖ1350) ismi 'Duru Kaynağın İnsanı' anlamına gelmektedir. Berga / Perga kelimeleri Avrupa dillerinde bugün bile aynı anlam ve benzer sesleşim ile kullanılmaktayken, -uma / -umna eki italyanca oumo, ingilizce human, fransızca homme olarak insan - adam anlamında günümüzde de yer almaktadır.
Tarihçe
Anlaşılan Pergamon denizden içeride bulunması nedeniyle büyük göçler sırasında gelen Hellen kolonistlerinin buraya yerleşmemelerinden dolayı Arkaik Dönem’ de pek bir rol almamıştır. Ancak tarih içerisinde bölgede yaşan halklara, devletlere ve kuvvetlere baktığımızda Pergamon bölgesinde MÖ 600' lerde Friglerin, Friglerin vahşi Kimmerler tarafından yıkılması sonrası bir bakıma devamı olan Lidya'nın hakimiyeti olduğu düşünülür. Perslerin Lidya' yı yıkışlarıyla beraber bütün Anadolu'da olduğu gibi burada da 200 yıl sürecek bir Pers yönetimi başlar. Bu Pers yönetimi MÖ 333 civarlarında Makedon General Büyük İskender' in Anadolu'ya girip kentleri Perslerden almasıyla son bulur.
İskender' in beklenmeyen ölümünün ardından mirasını paylaşan komutanlarından Trakya (Teras) Kralı olarak bilinen Lysimakhos büyük hazinesini savunma üstünlüğü ve stratejik önemi dolayısıyla olacak Pergamon kalesine bırakır ve başına da muhafız olarak babasının ismi Attalos olup, annesi Antik Paflagonya Bölgesi'nden bugünkü Zonguldak'ın yerlisi Boa olan komutanı Philotairos'u koyar. Bu olay tarihçiler tarafından antik kayıtlarda 'Anadolu' nun en güzel ve en muhterem kenti' olarak geçen Pergamon'un ve kısa sürse bile en kuvvetli ve en medeni krallıklarından olan Attaloslar'ın başlangıcı olarak kabul görür.
Lysimakos'un İskender'in diğer komutanları ile yaptığı savaşlardan birinde öldürülmesi sonucu hazinesinin ve kalenin muhafızı olarak atadığı Philotairos bir süre bekledikten sonra Pergamon'un bağımsızlığını ilan eder; Pergamon bu sebeple zenginlik ile kurulan şehir olarak da anılır. Ancak Pergamon'un krallık olarak tarihte bıraktığı eşsiz izin sebebi elbette sadece bu zenginlik değil. Yüksek Bergama Ekolü' nün asıl sebebi büyük bir medeniyet için aksi düşünülemeyecek şekilde sonuncusu hariç bütün Bergama krallarının yönlendirmeler olsa da kendi aralarında hiçbir zaman taht kavgasına girmeyen, mükemmel birer savaşçı, siyasetçi oluşlarından; edebiyata, filozofiye, mimariye, spora, ziraate ve sağlık bilimlerine olan hayli yüksek birebir ilgilerinden gelmektedir. Ve tabii bir de Roma müttefikliğinden.
Philotairos (MÖ 343-263) zenginliğini ve hakimiyetini arttırmak için kurduğu beyliğe babası Attalos' un ismini verir ve 150 yıl kadar sürecek Attalos Hanedanlığı kurulur (MÖ 281). Bu tarihten sonra her gelen kralla sürekli gelişir Bergama. Tapınaklar yaptırılır, şehrin savunma sistemi, istihkamı kuvvetlendirilir, diplomatik ilişkileri güçlendirmek için diğer şehirlere ve dini merkezlere bağışlar yapılır. Balkanlardan gelerek Anadolu' yu işgal eden ve haraca kesen Galyalılara ve diğer kelt kavimlerine karşı askeri, maddi önlemler alınır. Philotairos öldüğünde ardından bir beylik olarak bıraktığı Pergamon tahtına yeğeni ve evlatlığı olan I. Eumenes (MÖ 263-241) geçer. Eumenes Anadolu' da bir diğer tehdit olan Selevkoslara karşı zafer kazanır ve sınırları genişletir. Hem Selevkoslar'la hem de Anadolu'da büyük sorunlar çıkarmaya devam eden Galyalılarla barışı temin eder. Akropoldeki mimari ilerleyişi amcasının bıraktığı yerden devam ettirir. Eumenes'in ardından tahta kuzeni ve evlatlığı olan I. Attalos geçer. Kurtarıcı (soter) olarak bilinir I. Attalos ve kral ünvanını alan ilk Bergama Beyi' dir. İlk işi Galyalılara verilen haracı kaldırmak olur. Bu karar üzerine ilk önce Galyalılar saldırsalar da I. Attalos krallığının birinci yılında Anadolu'daki Galya tehdidinin gücünü kırar (MÖ227). Bu zafer sonucu bir kahraman olarak anılmaya başlanır, onurlandırılır, dört bir taraf, Delos, Delphi, Atina Akropoldeki Athena Tapınağı (parthenon) gibi bütün önemli yapılar heykelleri ve büstleri ile süslenir. 'Boğanın Oğlu' olarak da isimlendirilir I. Attalos . Antik dünyanın Mısır'daki Aleksandria Kütüphanesi' nden sonra 2. büyük kütüphanesi olan Bergama Kütüphanesi'nin yapımına onun döneminde başlanır.
( Kendini Roma'nın sadık müttefiki olarak görür tüm Attaloslar gibi I. Attalos da. O sıralarda Roma Avrupa ve Akdeniz' de hızlı bir şekilde topraklarını büyütmektedir ancak Kartacalı Hannibal'in bitmek bilmeyen kuvvetli saldırılarının önünü alamaz ve çareyi kahinlere başvurmakta bulurlar. Kahinler Truva Savaş' ı sırasında Kazdağları' ndan götürülen Sybll Kitapları' na başvururlar ve Hanibal'ı yenmek için Ana Tanrıça Kibele'nin en büyük ve en önemli tapınağı olan Pessinus' daki (Eskişehir, Ballıhisar) tapınakta bulunan, muhtemelen bir meteor olan Ana Tanrıça Kibele'nin siyah taşının Roma' ya getirilmesi gerektiğini söylerler. Roma bu dileği I. Attalos' a iletir, Roma'dan gelen din adamları kafilesine taş verilir ve Hannibal yenilir, ortadan kaldırılır. Bugün antik yazınlarda açıkça anlatılan Anadolu'dan giden Kibele'nin Taşı'nın nerede olduğu bilinmemekte. )
I. Attalos Yunan ve Roma'nın düşmanı olan Makedonlara karşı kazandığı galibiyetten sonra MÖ 201' de gittiği Atina' da kahraman olarak karşılanır ve Atinalı bir boy Attalos'u onurlandırmak için artık Attalis olarak isimlendirilir. Kurtarıcı 1. Attalos zaferlerle dolu hayatını 72 yaşına kadar yaşarken Pergamon'un gücüne güç, zenginliğine zenginlik katmıştır.
Attalos' un ardından tahta büyük oğlu II. Eumenes (MÖ 197-159) geçer. O da babasının yaptığı gibi Roma ile müttefik ilişkilerini sürdürür, Roma ile Selevkoslar arasında yapılan Magnesia Savaşı' nda Roma yanında saf tutar, Roma' nın üstün galibiyeti ardından yapılan Apameia Antlaşması (MÖ188) ile Roma Anadolu' nun tüm iç işlerine dahil olurken Pergamon Batı Anadolu' nun tamamına sahip olarak büyük bir kuvvet ve zenginlik kazanır. Bitinya ordusunu karada yener; akrabası olan Kapadokya Kralı Ariarathes ile beraber Galat ve Pontos Birliğini yener. Bütün bu galibiyetler ve kazançlar üzerine bugün dünyanın en önemli antik eseri denilebilecek ünlü Zeus Sunağı'nı yaptırır, tiyatroyu yeniletir, kamu binalarının sayısını arttırır. II. Eumenes de diğer Pergamon Kralları, Beyleri gibi düşünürleri ve ozanları etrafında toplamıştır, bilim ve edebiyatı ilerletmiştir. Pergamon kütüphanesini tamamlar, genişletir ve daha da güzelleştirir; kitap sayısını arttırmak için çaba gösterir. Pergamon mimari anlamda öylesine özel bir yer olmuştur ki bugün dünya sanat tarihinde o zamanlardan günümüze kadar ulaşmış bir Bergama Ekolü mevcuttur.
II. Eumenes öldüğünde yerine oğlu henüz 12 yaşında olduğu için kardeşi II. Attalos (MÖ 159-138) geçer. II. Attalos Philadelphus (kardeş sever) olarak anılır. Bunun sebebi Roma ağabeyi II. Eumenes' i ihanetle suçlayıp kendisine tahta geçmesini teklif ettiğinde bunu kabul etmemesinden kaynaklanır.
II. Attalos sıra kendisine gelip tahta çıktığında hali hazırda birçok zaferler kazanmış, diplomatik ziyaretler yapmış, düşmanların hepsiyle savaşmış ve kazanmış olarak kendini kanıtlamış durumdadır. Romanın da yardımıyla Selevkoslar' ın ve Bitinya' nın içişlerinde hamleler yaparak Pergamon'un en kuvvetli yerel düşmanlarını müttefike dönüştürür. Kapadokya Kralı V. Arriathes' in de yardımıyla topraklarını genişletir ve Philedelphia (Alaşehir) ve Attalia (Antalya) isimli iki şehir daha kurulur. II. Attalos zamanında Pergamon Anadolu' nun en güçlü ve en büyük krallığı durumundadır. Selefleri gibi II. Attalos da Pergamon' da ve hakim olduğu tüm bölgede sanatı teşvik etmiş desteklemiştir. Bununla beraber bugün Atina' da en çok ziyaret edilen, kentin hazinesi durumundaki antik binalardan biri II. Attalos' un Atinalılara hediye olarak yaptırdığı 116 metre uzunluğunda, içinde 42 dükkan bulunan, bugün Atina Antik Agora Müzesi' ne ev sahipliği yapan Attalos Stoası' dır.
II. Attalos'un ölümünün ardından tahta II. Eumenes' in oğlu III .Attalos geçer; Pergamon' un son kralı, Attalos Hanedanlığı' nın 6. üyesidir III. Attalos. Annesine olan sevgi ve bağlılığından dolayı philametor (anne seven) olarak bilinir. Krallıktan çok botanik ve eczacılık ile ilgilidir; tıbbi bitkiler yetiştirir ve zehirli bitkilerle çalışırmış. Halka karşı olan zalim davranışlarından dolayı pek sevilmeyen III. Attalos MÖ133 yılında bir varisi olmadığından Pergamon Krallığı' nı vasiyeti ile Roma İmparatorluğu' na bırakarak ölmüştür. III. Attalos' un ölümünün ardından tarih yazarı Strabon tarafından kraliyet ailesine mensup saygın bir kişi olarak tanımlanan Aristonikos isimli bir şahış II. Eumenes' in oğlu olduğunu söyleyerek tahtı ele geçirmeye çalışır ve kendisini III. Eumenes ilan eder. Yunan kentlerine hatta kölelere özgürlük vaadeder, bir Heliopolis (güneş şehri) kurma hayalindedir. İşler bir süre istediği gibi gidip Anadolu'da Roma'ya karşı isyanlar alevlenmiş olsa da Roma sonunda ayaklanmaları bastırır ve Aristonikos Roma'da boğularak idam edilir.
Bu zamandan sonra Pergamon toprakları Roma Cumhuriyeti, Pontus ve Kapadokya arasında bölünür. Roma hakimiyetindeki topraklar başkentleri Pergamon olmak üzere Özgür Asya Kentleri olarak Roma'nın Yeni Asya Eyaleti' ni oluştururlar. Bu sırada başkent Pergamon Neocore – Mabetler Muhafızı ünvanını alır. Ancak Anadolu' da vergiler ve özgürlük kısıtlamaları ile gittikçe artan Roma antipatisi sebebiyle yeni ayaklanmalar ve savaşların yaşandığı bir dönem başlar. Ünlü Pontus Kralı VI. Mitridates' in Roma' ya karşı savaştığı dönemdir bu (MÖ 88); Mitridathes bölgenin büyük bir bölümünü ele geçirir ancak Roma Mitridates' i yener ve Pergamon'u onunla ittifak yapmakla suçlar, kente güçlü vergiler yüklenir, bu dönemde Roma İmparatoru Gaius Julius Caesar Augustus (MÖ 63- MS 14) Roma' nın Asya Bölgesinin başkentini Pergamon'dan Efes'e taşır, ancak kentin ihtişamı sönmez. Pergamon'da akropolden aşağıda Selinos Çayı' nın kıyısında ızgara planlı yeni bölgeler inşaa ettirilir ve sehrin büyüklüğü 2 katına çıkartılır. Bundan sonra gelen Roma İmparatorları dönemlerinde de tiyatro, anfitiyatro, stadyum, tapınaklar ve sağlık merkezleri yapılır, su kemerleri inşaa edilerek su taşıma sistemleri geliştirilir.
MS 395 yılında Roma İmparatorluğu' nun Batı ve Doğu Roma olarak bölünmesi sonucunda Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu yönetimine giren Pergamon bu dönemden sonra küçülmeye başlar ama maddi zenginliğini kaybetse de dini önemi her zaman olduğu gibi yine büyüktür. Zira daha hristiyanlığın ilk zamanlarında İncil yazarı Yahya' nın İncilinde ( zeus sunağından dolayı olacak) 'Şeytanın Tahtı' olarak anılır Pergamon ve söylendiğine göre hristiyanlığın ilk şehidi olarak kabul edilen Aziz Antipas MS 92 civarında Pergamon'da hristiyan inancından ve yayma çabasından dolayı, zamanının bir işkence aleti olarak kullanılan, ateşin üzerine koyulmuş kulplu pirinç boğanın içinde yakılarak öldürülmüştür. Hristiyanlığın yedi vahiy kilisesinden birisidir Pergamon.
Kent MS 716' da Arap Akınları sırasında bir süre Araplar tarafından işgal edilse de Bizans kenti geri alır. 1301 yılında Osman Bey' in Bizans ordusunu yenmesinin ardından Karesi Beyliği' ne dahil olur, Karesi Beyliği'ndeki karmaşalar neticesinde 1345 yıllarında Osmanlı yönetimine girer, bundan sonra bir parlak dönem daha yaşar Bergama; kent Bakırçay Ovası' na doğru genişler, önemli binalar, imarethaneler inşaa edilir. Hanlar hamamlar, medreseler yapılır. Akropol tepesi ve kale artık kullanılmaz olur, zira hem yerleşim için uygun değildir hem de artık surların içine saklanmanın lüzumu kalmamıştır.
Ören Yeri
Bergama Akropol iki ana kısımdan ve Yukarı, Orta, Aşağı Kent olarak üç bölgeden oluşur. Aşağı Kent' teki Eumenes Kapısı' ndan
başlayan, iki tarafında dükkanlar olan yol, kavisler çizerek Orta Kenti de geçip güney yamaçtan akropole ulaşır. Akropol tepenin zirvesinde yer alıp kendi surları olan; kralların ve ileri gelenlerin yaşadığı sarayların, cephaneliklerin ve büyük tapınakların bulunduğu alan yani Yukarı Kent. Bugün ziyaret ettiğinizde burada ortada Trajanus Tapınağı' nın kalıntılarını görürsünüz. 68x58 m genişliğindeki akropolün en yüksek terası üzerine yapılmış olan tapınağın üç tarafı stolalarla çevriliymiş ve MS 2. yüzyılın başlarında Roma İmparatoru Hadrian tarafından selefi imparator Trajanus için inşaa ettirilmiş. Tapınağın arka tarafında tepenin en yüksek noktası olan yerde ise hanedanlık sarayları bulunuyormuş. Bu saraylar sütunlu bir avluya bakan odalar şeklinde sade yapılarmış, bugün sadece temelleri durmakta. Cephaneliklerin kalıntıları ise Trajan Tapınağı' nı geçip düz devam ettiğinizde karşınıza çıkar.
Tapınağın hemen güney alt terasında antik dünyanın Mısır' daki Aleksandria Kütüphanesi' nden sonra 2. büyük kütüphanesi olan, yapımına I. Attalos Dönemi' nde başlanıp II. Eumenes zamanında tamamlanıp büyütülen. 200 bin ruloluk, dört salonlu Pergamon Kütüphanesi' nin kalıntıları bulunur. Mısır'ın Pergamon' daki bu gelişen zenginliğe karşı kendi icatları olan papirüs' un Pergamon'a ihracatını yasakladığı söylenir, ancak Pergamon bölgede daha önce de kullanılan hayvan derisinden yapılmış yazı malzemesini geliştirecek ve kendi adını adını alan parşömen ile yoluna devam edecektir. Papirus gibi kolayca kıvrılmayan parşömende yaprakların sırtlarının örülmesi ile bugün bildiğimiz 'kitap'ın ilk formu ortaya çıkacaktır. Bu kütüphanedeki eserlerin Roma generali ve siyasetçisi Marcus Antonius (MS 83-30) tarafından Mısır kraliçesi VI. Kleopatra'ya hediye edildiği söylenir.
Kütüphanenin güney ucunda stoa ve temellerinin MÖ 6. yüzyılda atıldığı düşünülen, akropolün en erken tarihli yapısı olan kentin koruyucu patron tanrıçası Athena'nın Tapınağının temeli bulunur; Athena Tapınağı'nın parçaları ve anıtsal kapısı bugün Berlin Bergama Müzesi' ndedir. Tapınağın hemen alt yamacında, MÖ 3. yüzyıl civarı inşaa edilmiş ve sonra Roma zamanında büyütülmüş 10 bin kişi kapasiteli Pergamon Tiyatrosu bulunur; sabit olmayan bir ahşap sahne konstrüksiyonu olan Pergamon Tiyatrosu antik dünyanın en dik tiyatrosudur ve bu yönüyle hayli çarpıcı bir görüntüye sahiptir. Tiyatronun tepesinden baktığınızda aşağıda sağda göreceğeniz yapı kalıntıları tiyatro ile bir bütünlük içerisinde yine MÖ 3. yüzyılda andezitten yapılmış ve Roma döneminde mermerle kaplanmış olan şarap tanrısı Dionysos’ a adanmış tapınağın kalıntılarıdır. 25 basamakla çıkılan bir podyum üzerinde yükseliyormuş bu tapınak. Yine tiyatroda şöyle bir durup yamaçtaki duvar ve sur yapılarına baktığınızda kentin kuruluş macerasını ve azmini hayalinizde hayretle canlandırabilirsiniz.
Buradan bir alt kısma indiğinizde Demeter Kutsal alanı kalıntılarını, bir tıp okulu olarak da görev yapan Asklepios Tapınağı' nın temellerini; orta kentin en büyük yapısı olan, üç teras üzerine kurulmuş, yukarıdan aşağıya doğru yetişkinlere, gençlere ve çocuklara ayrılmış olan Gymnasionların ve kent çeşmesinin kalıntılarını görebileceğiniz, halkın da rahatlıkla girip çıkabildiği orta kente ulaşırsınız ve güneydeki yumuşak yamaçta yine kendi surları olan agoranın, heykel okulunun, dükkanların, evlerin ve ticaret merkezinin bulunduğu bölüm ise aşağı kenttir. Büyük bir kent Pergamon; özellikle iki kardeş II. Eumenes ve II. Attalos dönemlerinde (MÖ 197 -138) bölgede askeri gücün, zenginliğin ve sanatın merkezi durumunda, MS 2. yüzyıldaki nüfusu ise şu ankinin iki katı.
Tiyatronun güney batısında ve bir alt terasta ( tiyatrosun ortasından sola doğru ilerlediğinizde izleyeceğiniz patika sonunda II. Eumenes' in Galat' lara karşı kazandığı zafer üzerine yaptırdığı Zeus ve Athena’ya adanmış ve Pergamon Heykeltraşlık Ekolü' nün ve hatta antik dünyanın en ünlü eserlerinden olan Zeus Sunağı' nın yeri bulunmakta. MÖ 165 civarlarına tarihlenen sunak gri ve mavi damarlı beyaz mermerden kareye yakın planda yaklaşık 35x33 metre ölçülerinde ve 12 metre yüksekliğinde yapılmış. Ön kısmında 20 metreden geniş basamaklı bir podyumu bulunur. Toplam 120 metreyi bulan frizlerinde tanrıların ve devlerin savaşı betimlenmiş, bu betimlemede tanrılar Pergamonlular devler ise Galatlardır. Bergamanın efsanevi kurucusu, ismi Truva Savaşlarından gelen Telephios' un hayatının ve mitinin anlatıldığı iç frizlerde ise süregiden bir anlatımla beraber değişen bir arka fon bulunur; atlar, grifonlar, aslanlar frizleri süsler; frizlerin oyma derinliği 30 cm civarındadır. Sunak kentin hali hazırda yerleşim olan teraslarından biri genişletilip sağlamlaştırılarak kurulmuş ve ovadan itibaren görünürlüğü sağlanmış.
Osmanlıya tren yolu inşaatı için gelen alman müteahhit Carl Humann tarafından 1871 yılında bulunan ve kazı yapılarak ortaya çıkarıldıktan sonra kesilerek 1886 yılında Berlin'e götürülen sunak Berlin' deki Bergama Müzesi' nde sergilenmekteydi ancak bakım çalışmaları gerekçesi altında aslında son yıllarda sunağı geri almak için yapılan girişimlerden, kişisel eylemlerden ve ziyaret edip gören her Anadolulunun ister istemez gösterdiği tepkiden olacak 2014 yılından bu yana ziyarete kapalı ve daha da kapalı kalacak gibi duruyor. Sunağı götüren Carl Humann'ın mezarı ise vasiyeti üzerine Menderes zamanında ülkelerarası resmi bir törenle akropolde sunağın olması gereken yerin hemen kıyısına taşınmış. Sunakla beraber akropolun en erken tarihli yapılarından olan Athena Tapınağı' nın kutsal kapısı, Dynosius Sütunları, Trojan ve Hadrian heykelleri ve aslında diyebiliriz ki Bergama' dan çıkarılmış hemen her eser bugün başta Berlin Bergama Müzesi olmak üzere Avrupa müzelerindedir.

1- Heroon
2- Helenistik Dönem Dükkanları
3-Akropol Girişi
4- Athena Kutsal Alanı Giriş Kapısı -Propylon- Temelleri
5- Saraylara Çıkan Merdiven
6- Athena Kutsal Alanı
7- Athena Tapınağı
8- Kütüphane
9- Helenistik evler
10- II. Eumenes Sarayı
11- I. Attalos Sarayı
12- Yönetici Evleri Kalıntıları
13- Helenistik Dönem Kışlalar
14- Cephanelikler
15- Trajanum
16- Tiyatro
17- Dionysos Tapınağı
18- Tiyatro Terası
19- Geç helenistik Stoa
20- Zeus Sunağı
21- Agora
22- Agora Tapınağı
Ana tanrıça kültünün yoğun şekilde yaşandığı bir kent Pergamon. Kentin güneydoğusunda Asperdenon (Yunt Dağı) zirvesinde, 1079 metre yükseklikte neolitik çağdan beri var olduğu düşünülen Ana Tanrıça Kutsal alanına Pergamon Hanedanlığının kurucusu Philotairos tarafından bir tapınak inşaa ettirilir. Böylece Anadolu'daki ana tanrıça kültüne bağlılık devam eder; Meter Asperdene / Asperdene Ana Pergamon Kentine Bağlanır.
Pergamon Akropol'den konuşurken kentin su sisteminden bahsetmemek yanlış olacaktır. Şehrin su ihtiyacı akropoldeki sarnıçlardan karşılanmış ancak suyun 305 metre rakımlı bu tepeye nasıl ulaştığı henüz tam olarak anlaşılabilmiş değil. Kentin 30 km kuzeyindeki Madra Dağı'ndan 240 bin künk boru kullanılarak getirilen sular önce Arlık Tepesin'nde bir havuz içerisinde toplanmış, burada arındırılmış ve henüz tam çözülememiş bir basınç sistemi ile Akropol Tepesi' ne çıkarılmış. Bu su taşıma yolunun tarihi MÖ 2. yüzyıla uzanıyor.
Anlatmakla bitmeyecek bir tarih barındırıyor bu kent, ne kadar yazsak ayrıntılar eksik kalıyor. En güzeli havanın uygun olduğu bir günde, elde kroki ile, biraz da zaman ayırarak adımlamak bu tarihin muhteşem kalesini ve Attaloslar'ın bu muhteşem kentini.
Eylül 2021
Kaynaklar:
Bergama Krallık Kültü / Doç. Dr. Yüksel Güngör / Bergama Belleten
Pergamon Kenti Zeus Sunağı / Simge Yılmaz
Bergama Kral Hanedanının Şeceresi / Clemens Bosch
Antik Çağ Anadolu'sunda Bir Kültür Merkezi Pergamon / Hüseyin Üreten
Mamurt Kale'de Meter Aspordene Kültü / Hüseyin Üreten
Helenistik Dönem Pergamon Kenti, Tanrı ve Kültleri / Hüseyin Üreten